Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Muhtar Demirci açıklamasında okulların kapanması ile ilgili “2023-2024 Eğitim-Öğretim yılı sona eriyor. Öncelikle bir yıl süresince fedakârca görev yapan eğitimimizin kilometre taşı öğretmenlerimiz başta olmak üzere tüm eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz.” ifadelerini kullandı
-“Sendikamızın en önemli talepleri arasında”
Demirci açıklamasına şöyle devam etti: Bu eğitim öğretim yılına Öğretmenlik Meslek Kanunu damgasını vurdu. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bazı maddelerini iptal etti, ardından Milli Eğitim Bakanlığı kanunla ilgili yeniden düzenleme yaptı. Yakın zamanda TBMM’ye sevk edilecek kanunun yeni düzenlemeleri içeren halinin kamuoyuyla paylaşılmasını bekliyoruz. Basına yansıyan ve bizim de içeriği hakkında bilgi sahibi olduğumuz kanun taslağında sınavın kaldırılması elbette sendikamızın öteden beri savunduğu ve desteklediği bir husustur. Ancak taslakta yer alan 10 yıl hizmeti olan öğretmenlerimizin uzman öğretmenliğe, 10 yıllık uzman öğretmenlerimizin de başöğretmenliğe başvurması hususuna karşıyız. Bu sürelerin yarı yarıya indirilmesi sendikamızın en önemli talepleri arasındadır. Zira bu konudaki söz, bir önceki Milli Eğitim Bakanı tarafından verilmişti. MEB’i aynı iktidarın bakanlarının yönettiği göz önüne alındığında bu sözün yerine getirilmesi elzemdir.
-“Eğitim çalışanları her önüne gelenin şiddet uygulayabileceği kimseler değildir”
ÖMK’da eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi ve caydırıcı tedbirler getirilmesi bizleri çok memnun etti. Eğitim çalışanları her önüne gelenin şiddet uygulayabileceği kimseler değildir, olmamalıdır. Geleceğimizi yetiştiren eğitimcilerimizin çalışma ortamlarında güvenliğini sağlamalıyız ki, eğitim hayatımızı sağlıklı bir şekilde yürütelim.
Öte yandan ÖMK’de; elverişli olmayan bölgelerde çalışmayı teşvik etmek amacıyla bir brüt asgari ücret ile iki brüt asgari ücret oranında Zorunlu Hizmet tazminatı getirilmelidir. Bu uygulama öğretmen açığı sorununu da çözecektir.
Liyakatli bir yönetici atama sistemi getirilmelidir. Bu şekilde hem paralel yapı olmaya namzet güruh ortadan kaldırılır hem de hak eden, ehil, alanında tecrübeli insanlar iş başına getirilir. Ayrıca proje okullarına öğretmen ve yönetici atamaları da kritere bağlanmalıdır. Adeta MEB’den bağımsız hareket eden bu okullarımız öğrencilerini sınavla seçerken, ne yazık ki öğretmen ve yöneticiler hiçbir kritere bağlı olmadan, tamamen eş, dost, yandaşlık ilişkilerine dayandırılarak görevlendirilmektedir. Bu okullarımız da MEB yönetmeliklerine tabi olmalıdır.
Milli Eğitim Akademisine geniş yer verilen taslakta akademiyi başarıyla tamamlayan öğretmenlerin 3 yıl sözleşmeli çalıştıktan sonra kadroya alınacağı ifade ediliyor. Buradan da anlaşılacağı üzere MEB ısrarla sözleşmeli istihdamdan vazgeçmiyor. Türk Eğitim-Sen olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nda kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen gibi ayrımlara karşıyız. Öğretmenleri öğretmen odalarında bölük pörçük eden, hak gaspına yol açan, çalışma barışını bozan “ücretli öğretmen görevlendirmesi”, “sözleşmeli atama” gibi çalıştırma usulleri kaldırılmalı; tüm öğretmenler 657 Sayılı DMK’nın 4/A hükmüne göre güvenceli ve kadrolu olarak görev yapmalı, hiçbiri gelecek kaygısı yaşamamalıdır.
-“Sadece KPSS sonucuna göre atama da istiyoruz”
ÖMK’de kadrolu atamanın yanı sıra mülakatsız, sadece KPSS sonucuna göre atama da istiyoruz! Şayet öğretmen yetiştirme ile ilgili nitelikli öğretmen istihdam etmek istiyorsanız bunun çözümü mülakat değildir. Hatta mülakat son çare dahi olmamalıdır! Şeffaf olmayan, adam kayırmayı merkezine alan bir uygulamayı adil, tarafsız hale getireceğinizi iddia etmek doğru değildir. Dolayısıyla sorun yetiştirilen öğretmenlerin niteliği ise, yapılması gereken, öncelikle öğretmen liselerini açmak, hedefinde öğretmenlik olan gençlerimizi lise döneminden yönlendirmek, liseyi bitiren ve hala aynı hedefi taşıyan öğrencilerimizin eğitim fakültelerine girmesini sağlamak, öğrenciyken sahada çalışmalarına imkân vermek ve devamında mezun olmalarının ardından KPSS ile atama yapmaktır. Ayrıca eğitim fakültelerinin de tıpkı tıp fakülteleri gibi puanları yükseltilmeli, bu fakültelere nitelikli öğrenci alımı sağlanmalıdır. Üstelik adaylara mevzuatta mülakat olmasına rağmen 2018 yılından beri KPSS puanına mütenasip mülakat puanı verilmektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yüzde 50 KPSS yüzde 50 mülakat puanı ile atama yapılacağı konusunda ısrar etmektedir. Zira 1 Temmuz tarihinde de mülakatlar başlayacaktır. Öğretmen atamalarında mülakat her şeyden önce fiili olarak uygulanan sistemi hem geçersiz kılmakta hem de Cumhurbaşkanı’nın 14 Mayıs seçimleri öncesinde mülakatla ilgili verdiği sözü çiğnemektir. Bir kez daha Sayın Yusuf Tekin’e çağrıda bulunuyorum: Gelin Cumhurbaşkanı’nın verdiği irade beyanını yerine getirin. Devletin sözünü havada bırakmayın! Öğretmenlerimizin sadece KPSS puanına göre atamalarını yapın.
-“Ücretli öğretmen sayısı kadar ilave atama yapılmalıdır”
Şunu da belirtelim ki; eğitim fakültelerinden her yıl ortalama 40 bin öğrenci mezun oluyor. 2023 yılında emekli/ayrılan öğretmen sayısı 23 bin 670, 2024 yılında emekli olacak öğretmen sayısı en az 20 bindir. Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre 79 ilde 72 bin 723 ücretli öğretmen çalıştırılıyor. Norm kadro ihtiyacı da 101 bin 350. Tüm bu rakamlar ortadayken, son yapılan 20 bin atama eğitimin dişinin kovuğuna yetmeyecektir. O halde yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan en az ücretli öğretmen sayısı kadar ilave atama yapılmalıdır!
ÖMK Taslağında Milli Eğitim Akademisi’ne detaylı şekilde yer verildiğini ifade etmiştik. Burada önemli olan husus akademinin öğretmen yetiştirme sürecinin parçası değil, öğretmenlerimizin adaylık sürecinin karşılığı olarak değerlendirilmesidir. Öğretmenlerimizin yetiştirildiği yerler eğitim fakülteleridir. Bu fakültelerin eksiklerini, öğretmen yetiştirme sürecindeki planlama hatalarını elbette tartışabiliriz ama eğitim fakültelerini iğdiş edecek yaklaşımlardan uzak durmalıyız.
Diğer yandan akademide hazırlık niteliğinde yapılacak akademi çalışmaları elbette önemlidir. Ancak yazılı sınav dışındaki uygulamalı derslerden alınacak puanların adil, hakka uygun, kayırmacılıktan uzak verilmesi çok daha önemlidir. Zira uygulamalı ders başarı puanı 70’in altında olanların akademi ile ilişiği kesilecektir. Hal böyle olunca akademinin de denetlenmesi gerekmektedir.
Akademide eğitim alacak öğretmenlere verilecek ücret belirlenirken, 30.000 gösterge rakamı memur aylık katsayısıyla çarpılarak hesaplanacaktır. Bu da tahmini olarak 23 bin TL’ye denk gelmektedir. Bu, öğretmenlerimizin geçinmesi için mümkün olmayan bir rakamdır. Akademide eğitim alan tüm öğretmenler ücretler yönüyle meslektaşları ile aynı haklara sahip olmalıdır. Ayrıca eğitim süresinin de uzun tutulmaması da gerekmektedir.
Taslakta rotasyona da yer verildiğine dair haberler kamuoyuna yansıdı. Oysa sendikamızın aldığı duyumlara göre taslaktan rotasyon konusu çıkarıldı. Zaten aksi beklenemezdi. Her zaman söylüyoruz: Rotasyon makam işletme körlüğü sonucunda getirilen bir uygulamadır. Oysa öğretmenler her yıl farklı öğrenci ve veli kitlesi ile muhataptır. Dolayısıyla böyle bir olumsuzluğun öğretmenlik mesleğinde yaşanması mümkün değildir.
-“Bu uygulama baskı, tehdit ve şantaja yol açacaktır”
ÖMK’de bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişi tarafından haklarında yapılan denetim ve inceleme sonucunda öğretmenlik mesleği yeterlikleri çerçevesinde görevini yerine getirmede yetersizliği tespit edilen kadrolu öğretmenlerin akademi tarafından eğitime alınacağı ifade ediliyor. Bu doğruysa öğretmenin yetersizliği nasıl ve hangi ölçekler doğrultusunda tespit edilecektir? Ülkemizde mülakatın kaldırılması için çaba sarf ederken, bir de bunun üzerine ne idüğü belirsiz olan bir denetim mekanizmasıyla öğretmenlerin öğretmenlik görevinin elinden alınmasına zemin hazırlanması kabul edilemez! Bu uygulama, hem şeffaf ve hukuki değildir hem de art niyetli uygulamalara, baskı, tehdit ve şantaja yol açacaktır.
ÖMK’de öğretmenlerin tayin ve nakilleri konusunda da düzenlemeler yapılmalıdır. İller arası ve il içi tayinlerde yaşanan mağduriyetlerin önüne geçmek amacıyla il/ilçe emrinin yanı sıra il içi tayinlerde belli bir kilometre sınırı ve 3 yıl çalışma süresi getirilerek öğretmenlerin tayin sorunları çözülmelidir. Tayin isteyen öğretmenlerimiz kontenjan sınırı ile karşılaşmamalı, eşleri ve çocuklarıyla aralarındaki tüm engeller kaldırılmalıdır. Ayrıca çalışma sürelerini doldurdukları halde, mağdur olan binlerce meslektaşımızın il içi tayin taleplerinin karşılanabilmesi için de sıra tayini yeniden yönetmelikte yer almalıdır. Bu şekilde rotasyon tartışmaları da sona erecektir.
-“Eğitim çalışanlarımız bir bütün olarak görülmelidir”
ÖMK’nın yanı sıra önümüzdeki eğitim-öğretim yılına ilişkin eğitim çalışanlarına yönelik taleplerimizi de bir kez daha gündeme getirmek istiyoruz. Öncelikle 2024-2025 Eğitim-Öğretim yılından itibaren Öğretime Hazırlık Ödeneğinin bir maaş tutarında ve ayrım yapılmaksızın tüm eğitim çalışanlarına ödenmesini istiyoruz.
Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan çalışanlar, yaptıkları fiili iş ve eğitim durumlarına göre bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız Genel İdare Hizmetler Sınıfına alınmalıdır.
İlçe müdürleri, şube müdürleri, müfettiş ve müfettiş yardımcılarının ücretlerinde iyileştirme yapılmalıdır.
Yeni müfredatın uygulama sürecinde eksiklikler olabilir. Öğretmenlerimizin görüş ve önerileri doğrultusunda revizyon yapılmalıdır.
Yeni müfredat 2024-2025 eğitim-öğretimde yılında 1, 5 ve 9’uncu sınıflarda ilk kez uygulanacak. Türk Eğitim-Sen olarak müfredata yönelik görüşlerimizi içeren raporu Milli Eğitim Bakanlığı’na sunduk. Nitekim 2021 yılında 2. Maarif Kongresi düzenleyen sendikamız, okul öncesinden yükseköğretime kadar tüm eğitim kademelerinde çalıştaylar düzenleyerek eğitim sistemini masaya yatırmış, “Nasıl bir müfredat?” sorusuna cevap aramış ve müfredat hazırlık sürecine katkıda bulunmuştuk.
Her zaman söylüyoruz: İçeriği ve hedefleri bakımından milli, yöntemi ve araçları bakımından çağdaş ve bilimsel eğitim sistemi Türkiye’nin ihtiyacıdır. Bu noktada yeni müfredat ile ilgili şu hususa dikkat çekmek istiyoruz: Kağıt üzerinde müfredatı en kamil şekilde hazırlayabilirsiniz ama esas olan bunun uygulanmasıdır. Müfredatı uygulayacak olan ise öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerini tamamlamadan, eğitim çalışanlarını huzurlu kılmadan, motivasyonlarını artıracak tedbirleri almadan müfredat dahil hiçbir proje arzu edilen başarıyı sağlamaz.
Yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan öğretmenlerimizin müfredatla ilgili bilgilendirilmesi, kazanımlara ve ders içeriklerine göre materyallerin hazırlanması ve öğretmenlere ulaştırılması da büyük önem arz etmektedir. Önümüzde kısa bir süre vardır ve MEB hızlı hareket etmelidir. Müfredatın uygulanması sürecini de yakından takip edeceğiz. MEB uygulama sürecinde meslektaşlarımızdan gelen eleştirileri de dikkate almalıdır. Zira uygulamaya geçtikten sonra eksikler ortaya çıkabilir. Gerektiğinde meslektaşlarımızın önerileri doğrultusunda müfredat üzerinde revizyon yapılmalıdır.
Öte yandan; ülkemizde okullaşma oranları artırılmalıdır. MEB 2022-2023 istatistiklerine göre okullaşma oranları okul öncesinde 5 yaş yüzde 84,95, ilkokulda yüzde 93,85, ortaokulda yüzde 91,21, ortaöğretimde ise yüzde 91,70’dir. Okullaşma oranlarının eğitimin tüm kademelerinde yüzde 100’e ulaşması, tüm çocuklarımızın eğitim-öğretim sürecinde yer alması ülkemizin kalkınmasının birincil şartlarındandır.
-“Atıl alanların derslik olarak tahsisi de bir seçenektir”
Derslik başına düşen öğrenci sayısı 2022-2023 istatistiklerine göre ilkokul ve ortaokulda 23, ortaöğretimde 22’dir. Bu rakam ilkokul ve ortaokulda İstanbul ve Diyarbakır’da 29, Tekirdağ’da 28, Bursa, Adana ve Mersin’de 27, Gaziantep’te 30, Şanlıurfa’da 31’dir. Yine ortaöğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı İstanbul, Kahramanmaraş ve Kayseri’de 24, Osmaniye ve Van’da 25, Ağrı ve Kilis’te 26, Hatay, Hakkari ve Şanlıurfa’da 27, Diyarbakır’da 28’dir. Öğretmen açığının yanı sıra derslik açığının da çözülmesi, sınıfların mevcudunun düşürülmesi öğretmenlerin sağlıklı ders işlemesi, eğitim-öğretimin kesintisiz yürütülmesi bakımından büyük önem sarf etmektedir. Bu hususta atıl alanların derslik olarak tahsisi de bir seçenektir.
Yeni eğitim-öğretim yılında okulların hijyen bakımından hiçbir eksiğinin olmaması için yardımcı personel ihtiyacı karşılanmalıdır. Bu noktada okullara hizmetli alımı kadrolu olarak yapılmalı, yetersiz kalındığı noktada İş-Kur üzerinden personel temini yapılmalıdır. Ayrıca İş-Kur üzerinden personel temini okulların açılmasına kısa bir süre kala değil, en geç Ağustos ayında gerçekleştirilmelidir. Okulların temizlik malzemelerinden, materyal eksikliğine kadar tüm ihtiyaçları giderilmeli ve okullar eğitim-öğretime hazır hale getirilmelidir.”