Afyonkarahisar’ın ilk yerleşim yeri olan mahalde, Afyonkarahisar Kalesi ile Hıdırlık tepesi arasında, Cami-i kebir Caddesi ile Cami- i kebir Saroğlu sokağın kesiştiği köşede yer almaktadır.
Eski bir mescidin yerine, Anadolu Selçukluları devrinde H:671-676 / M:1272 -1277 yıllarında SAHİPATA NUSRETTİN HASAN tarafından yaptırılmıştır. Mimarı DÜLGER (NECCAR ) EMİRHAÇ BEY dir. Yamuk planlı olan caminin içi 5 SIRALI KIRK AHŞAP sütunlu olup; ahşap sütunlar üzerine konan sütun başlıkları sarkıt ve baklava dilimlidir. İlginç olan Aşı boyalı nakışlara sahip sütun başlıklarda, mukarnasların her birinin içinde birer çiçek motifi yerleştirilmiş olması ve bu motiflerin birbirinden farklı olmasıdır. Başlıklar üzerine konan ahşap atkıların yan yüzeyleri renkli resimler ile süslenmiş ise de bugün çok az izler kalmıştır. Hattat nakkaş HACI MURAT caminin tavan, direk, başlık ve kiriş bedenleri üzerindeki bu çiçek motifleri yapmasının yanında, ayetler ile Esmaü-l Hüsna yazılarını da yazmıştır. Mermer kaplama mihrabın çevresinde sureler ile yapım yılını belirten yazı vardır.
Caminin ilk büyük onarımı H: 742 / M: 1341 yılında MUZEFFERÜDDÜN OĞLU EMİR APTULLAH BEY tarafından yaptırılmış ve doğu çephesindeki kapı üzerine bir yazıt konulmuştur.Bunun yanında 1341, 1765, 1851, 1950, 1969, 1978 yıllarında da tamir edilmiştir.
Minaresi XIV. Asırda Yıldırım Beyazıt zamanında yapılmıştır., Afyonkarahisar’ın en eski ve değerli camisidir. Bu haliyle, Anadolu Selçuklu mimarisinin güzel bir örneğidir.
Mermer mihrabı, çok ince oyma ile süslenmiştir. Minber yeni yapı olmasına rağmen, ahşap kapısı tarihi niteliğe haizdir.
Doğuya, batıya ve kuzeye açılan üç kapısı bulunan caminin mimarı Emir Hac Bey’dir. Cami içindeki ayetleri, Esma’ül Hüsna’yı yazan ve süslemeleri yapan kişi ise hattat ve nakkaş Hacı Murat’tır.
Camide bulunan kitabelere göre caminin yapımı iki aşamada tamamlanabilmiş olup, 1341 yılında onarım görmüştür. Yakın dönemde ise, ahşap direkleri yiyerek içlerini boşaltan ağaç kurtları ile mücadele edilmiş, çatısı onarılmış, caminin batısında ve bitişiğinde yer alıp rutubete neden olan bir ev satın alınarak yıkılmış, yerine lavabolar ve abdest mahalli eklenmiştir.
Caminin kapladığı alan değerlendirildiğinde, ismiyle uyumlu şekilde büyük olmadığı düşünülebilir, ancak yapım yılı ve dönemindeki diğer camiler göz önüne alındığında “Camîi Kebir” sıfatını hakettiğini söylemek kaçınılmazdır. Ayrıca, cami içinde Selçuklu ahşap işçiliğinin en üst düzey örneklerini görmek mümkündür.
Geçmişte, Afyonkarahisar’da her mahallenin ayrı bir mezarlığı vardı. Ulu Cami’nin de güney tarafında taş duvarla çevrili bir mezarlık bulunmaktaydı. Caminin doğu kapısından girişte, tahta döşemenin altında kalmış bir mezarda, Afyonkarahisar’ın yetiştirdiği değerli din adamlarından, Çil Hafız Hoca’nın medfun olduğu bilinmektedir.
KAYNAK: AFYONKARAHİSAR İNANÇ TURİZMİ
FOTOĞRAFLAR: EROL ŞAŞMAZ