Bolu Kartalkaya’ya tatil için giden 78 insanımız otelde diri diri yanarak can verdi.
12 askerimiz girdikleri mağarada metan gazından zehirlenerek şehit oldu.
Eskişehir-Afyon bölgesinde çıkan orman yangınlarında 10 insanımız hayatını kaybetti.
Bunların hepsi son 6 ay içinde olan olayların sadece bazıları…
Bu ülke acıya, ölüme neden bu kadar alıştı?
Neden insan hayatının günden güne ucuzladığı bir ülke olduk?
İdrak etmekte zorluk çekiyorum.
3 gün boyunca yangın bölgesindeydim.
Pek çok manzaraya şahit oldum.
İhsaniye’nin Sarıcaova köyü ile Döğer Beldesi bölgesinde mekik dokuduk.
Can kaybının bu kadar yüksek olmasından dolayı ulusal medyada bir anda bu bölgeye akın etmişti.
Orman ve AFAD ekiplerinin bölgede canhıraş çalıştıklarına şahit olduk.
Ülkü Ocakları’nın bölgeye su ve ayran taşıdığına tanık olduk.
Gönüllülerin sandviç hazırlayıp bölgedeki görevlilere ulaştırdığını gözlemledik.
Hem vatandaşımızı hem de devletin ilgili kurum ve kuruluşlarını sahada görev başında gördük.
Siyasiler de bölgeye akın etti.
Haklarını teslim edelim…
AK Parti bu konuda tüm partilerden çok daha iyi örgütlenmiş ve dört bir koldan sahaya yayılmıştı.
Hem Kadın Kolları Başkanı Dilek Hanım Çengel’i hem de Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Emin İntepe’yi gecenin ilerleyen saatlerine kadar bölgede gördüm.
Ertesi gün arazide çekim yaparken yanımızdan Döğer Belediyesi’ne ait pikap tarzında zabıta aracı geçti.
Cam tarafında AK Parti İl Başkanı Turgay Şahin’in oturduğunu gördüm.
Yanında da bazı partililer vardı.
Araziyi dolaşıyorlardı.
Turgay Bey’in bölgeyi incelemesi güzel bir duyarlılıktı, fakat belediyenin aracı ile arazide olmak biraz tuhaf değil miydi?
İl Özel İdaresi’nin kaza yapan aracının içinde olması ve o günden beri muhalefetin eleştirdiği Turgay Şahin’in bu konuda daha hassas ve duyarlı olması gerekmez miydi?
Şimdi, “Araziye uygun araç gerekliydi” denilebilir.
Biz o bölgeye arazi aracı olmayan normal otomobillerimizle dolaştık.
Yani dikkatinizi çekmek istediğim nokta, yollar her ne kadar arazi yolu olsa da normal araçlarla geçilebilecek düzeyde yollardı.
Tüm basın kuruluşları da bu yolları benzer araçlarla arşınladı.
Bizler nasıl kendi özel araçlarımızla orada görevlerimizi ifa etmeye çalışıyorsak, Turgay Bey ya da diğer partililer milletin araçları ile değil, kendi araçları ile bölgede olmaları daha etik olurdu.
Bunu kenara bırakırsak AK Parti sahadaydı.
Haklarını yeniden teslim edelim.
3 gün boyunca Türkiye gündeminden düşmeyen, 10 insanımızın can verdiği ormanlar yanarken CHP’nin il başkanı, kadın kolları başkanı, gençlik kolları başkanı neredeydi?
Ben hiç birini görmedim.
İl Başkanı Faruk Duha Erhan, X hesabından yaptığı paylaşımda İhsaniye İlçe Başkanı ile Sarıcaova bölgesinde olduğunu belirtmiş. Ancak bizim yangın sürecince bulunduğumuz koordinasyon merkezinde ya da yangının yoğunlaştığı bölgelerde CHP’li yetkililerle karşılaşmadık.
Türkiye’nin birinci partisiyiz diyorsunuz.
İlk seçimde iktidarız diyorsunuz.
Fakat milletin canını dişine taktığı bir yerde yoksunuz ya da görünür değilsiniz.
Ya da halka dokunur değilsiniz.
Bu durumun nedenlerini, eksiklerini CHP yönetimi kendi içinde analiz etmelidir. Çünkü afet anlarında güçlü refleks gösteren partiler, halkın gönlünde de daha kalıcı bir yer edinir.
Vali Kübra Güran Yiğitbaşı da hem gece hem gündüz AFAD’ın Koordinasyon Merkezi’nde gelişmeleri takip etti.
AK Parti’den Milletvekili Hasan Arslan da bölgedeydi.
MHP’den Milletvekili Mehmet Taytak’ı ve İl Başkanı Ahmet Kahveci’yi bölgede gördüm.
İYİ Parti’den Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Hakan Şeref Olgun hem Eskişehir hem de Afyonkarahisar bölgesindeydi.
Milletvekili olduğu dönemlerde Burcu Köksal’ı bu tip yerlerde görürdük. Belediye başkanı olduğu için sanırım “Sorumluluk alanım dışında” diyerek buraya gelmedi.
İşin özeti: CHP, Burcu Köksal’ın milletvekilliği döneminde sahada oluşturduğu güçlü etkiyi sürdürebilecek bir siyasi temsilci profilini henüz bulabilmiş değil.
Yangın söndükten sonra arkadaşım Çağrı Selek ile Eskişehir bölgesinden 10 şehit verdiğimiz bölgeye doğru yola çıktık.
Yolda pek çok arasöze ve ormancıya gözlerim kaydı.
Kimi yere serdiği bir kilim üzerine uzanmıştı, kimi de bir bisküvi çay ile öğününü geçirmeye çalışıyordu.
Herkes gitmişti fakat onlar hâlâ ormanı bekliyordu.
10 ormancımızın şehit olduğu bölgeye vardığımızda ürperdim.
Adeta bir savaş filminin setinde gibiydik.
Yeşil örtü kalkmış, yerine siyah bir örtü serilmişti sanki…
Hâlâ dumanı üzerinde olan ağaçlara gözüm kaydı.
2 arasöz, bir greyder ve AKUT gönüllülerinin kullandığı pikap kömür karasına dönmüş ormanın tam göbeğindeydi.
Araçların lastikleri tel tel olmuş, koltukları, direksiyon aksamı, kısaca kokpit alanı tamamen kül olmuştu.
Araçlardaki alüminyumun eriyip yola doğru süzüldükten sonra yeniden katılaşması, bize alevlerin şiddetinin ne kadar büyük olduğunu anlamamızı sağladı.
Alüminyumun 660 derecede eridiğini düşünürsek olayın vahametini belki idrak edebiliriz.
İşte böyle bir ortamda ormancılarımız ve onlara yardım eden gönüllülerimiz bu ülkenin geleceği için canlarından vazgeçti.
Ruhları şad olsun.
Allah bir daha böyle acıları bu millete yaşatmasın.
Not: Bu yangını takip eden İhlas Haber Ajansı Muhabiri Gökten Ceylan’da dönüş yolunda aracıyla kaza yaptı. Tedavisi sürüyor. Kendisine acil şifalar diliyorum.