Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde danışman olmak pek çok kişinin hayalidir.
Peki mecliste danışman olmak nasıl bir şey?
Geçtiğimiz hafta eşim Esma Hanım ile birlikte TBMM’de sadece milletvekilleri ile görüşmedik, danışmanlarla da vakit geçirdik.
Yaşadıklarını dinledik.
İşte danışmanlardan dinlediğimiz bazı yaşanmış hikayeler…
**
Otogara Gelen Adam
Danışman anlatıyor…
Bir gün telefonum gece yarısına doğru çaldı.
Yarın için meclise beklediğimiz vatandaşımız arıyor.
Açtım telefonu.
-Efendim abi…
-“Ben AŞTİ Otogar’dayım. Nerde araba?”
Biraz şaşırdım. Acaba ben araç göndereceğim dedikten sonra unuttum mu diye hafızamı yoklamaya başladım. Biraz panik oldum. Sakin bir tonda sordum;
-“Ne arabası abi? Ben öyle bir şey mi söylemiştim?”
“Lan ben nasıl geleceğim? Göndersene arabayı…” dedi.
Abi orada taksiler var, minibüsler var onlara binip gelebilirsin.
-“Lan sizde makam arabası yok mu göndersene onu. Vekilin bindiği aracı gönder aldır beni. Ben bu saatte taksiye mi bindireceksin?”
Bu hikaye bu kadar.
**
Köpeği Kaçan Adam
Danışman anlatıyor…
Bir gün yine tam uyumak üzereyim, saat gece yarısına yaklaşıyor, telefonum çaldı, tanımadığım bir numara, açtım…
-Efendim…
-“Alooo, vekil nerde?” (Bu sözün arkasından okey sesleri geliyor, muhtemelen abimiz o esnada kahvehanede…)
-Vekil evde bu saate abi.
-Benim köpek yine kaçtı. Bir el atın bulalım şunu.
Bu esnada “köpek” diye bahsedilen bir kişi mi yoksa gerçekten köpek mi bunu anlamaya çalışıyorum ve şöyle diyorum, “Abi sen bilgilerini gönder bir bakalım”
O esnada karşımdaki adam bir anda kükreyerek, “Ne bilgisi lan köpeğin bilgisi mi olur?” diyor.
Evet amacımıza ulaştık, gece yarısı milletvekili danışmanı olarak bir köpeğin peşine düştüğümüzü bu cümle ile öğreniyoruz.
Üslubumuzu bozmadan, “Abi kaçan köpekle ilgili şu an senin için ne yapabilirim?” diyorum.
-Ara hemen jandarmayı bulsunlar benim köpeği, bulup bana getirsinler”
Bu hikaye de bu kadar.
**
TMO’ya Bitli Ürün Satan Çiftçi
Danışman anlatıyor…
Bir gün meclisteyiz, çalışıyoruz, telefon çaldı. Bilmediğimiz bir numara…
Önce adını soyadını ve köyünü söyledi arayan abimiz ve anlatmaya başladı;
-“Abi ben şu kadar ürün ürettim. Cumhurbaşkanımız dedi ben ürettim. Ürettiğim ürünü götürüp Toprak Mahsulleri Ofisine götürdüm. Beni bir dövmedikleri kaldı. Ürünümü almak istemediler. Yüzümüze bile bakmıyorlar burada.”
Alla alla bu işte bir tuhaflık var neden ürünü almak istemesinler düşüncesi kafamda uçuşmaya başladı.
-Dur abi, ben bir arayayım ofisi sana geri dönüş yapayım diyerek telefonu kapattık.
Toprak Mahsulleri Ofisi’ni aradım. Yetkili kişi, telefonda anlatmaya başladı, “Abi bahsettiğin kişi ürün getirdi ama bitli ürün getirdi. Az daha koca silonun içindeki tüm buğday bitli buğdayla karışacaktı. Yani bir römork buğday için tonlarca buğday bitlenecekti”
-Telefonu kapatıp, “Abi senin buğday bitliymiş, o yüzden almamışlar. Bunlar öyle diyor”
Çiftçi abimiz yeminler ederek, “Yok valla abi, ne bitlisi” deyip kem küm etmeye başladı.
-“Abi sen bana ürünün fotoğraflarını çekip gönder, bunlar bitli diyor, biz ürünün bitli olmadığını kanıtlayalım önce” dedim.
“Tamam abi, hemen çekip gönderiyorum”, dedi telefonu kapattı, kapatış o kapatış… Ne fotoğraf geldi ne bir telefon…
Bir hafta sonra köy kahvesinden şöyle bir laf geldi kulağımıza…
Bu bitli ürün satan çiftçi abimiz köy kahvesinde bağıra bağıra şöyle demiş, “Bundan sonra üreten çiftçiyi….” deyip önce sıyırttırmış. Sonra, bitli ürün satmaya çalıştığı kısmı çıkartarak, “Vekili aradım, derdimi anlattım, telefonu kaldırdı orayı burayı aradılar işimi göremediler. Bunlardan vekil mekil olmaz”
Bu hikaye de buraya kadar…
**
Bunun gibi pek çok danışmadan pek çok hikaye dinledik.
Bu hikayelerden sonra milletvekili adaylarının seçim döneminde söylediği, “Ben ulaşılabilir bir vekil olacağım, benim kapım herkese açık olacak” sözlerini söylerken bir kez daha düşünmesi gerektiğine kanaat getirdik.
Sanırım kapının herkese açık olmaması daha hayırlı gibi…